Bir sessiz gemi daha kalktı bu limandan…

Güzel bir geceden eve gelmiştim bundan bir buçuk saat önce. Yatmadan önce bugün bir arkadaşımla konuştuğum bir konuda yazı yazmaktı niyetim.
 
Yazı öncesi kısa bir facebook gezintisi sırasında, arkadaşların koyduğu Oktoberfest resimlerinde gezerken bir isme takıldım, profiline bakmak istedim, 2 ortak arkadaş diyordu orada, biri ne zamandır ne yaptigini merak ettiğim biriydi.
 
Gözlerinin içi gülüyordu hep, doğum gününde sanal bir kutlama yapmıştım kendisine, cevap gelmemişti ben de çok üzerinde durmamıştım, meğer ondan bir iki hafta önce göçmüş gitmiş bu diyarlardan o gencecik insan.
 
Yakın bir arkadaşım değildi, çok sayıda sohbetimiz de olmamıştı onla, ama uzaktan uzaktan takip ettiğim biriydi, tek başına işten çıkıp eve yürüyüşünü görmüştüm bir kaç kez, kimbilir nasıl bir dünyası var acaba diye merak etmiştim.
 
Bugün öğrendim gittiğini, insanin tanidigi birilerinin basina gelene kadar ne kadar yalan geliyor değil mi bunlar, o zamana kadar yadsıyor bünyemiz, ölüm yok diyor insan içe ya da ahkam kesiyor “ölümlü dünya gelirse başımıza delikanlı gibi karşılarız” diye hariçten gazel okuyoruz.
 
Ne kadar aciziz aslında, ne kadar bir şey gelmiyor elden…
 
Ruhun şad, mekanın cennet olsun Eda, senin gibi Işık’lar hiç sönmese keşke…
 
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
 
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
 
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
 
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
 
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
 
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
 
Yahya Kemal Beyatlı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir